17 Ocak 2014 Cuma

Doğada Yürüyüş için Önemli Bilgiler

  • Doğa yürüyüşü sporu özel yetenek gerektirmese de, yediden yetmişe sağlıklı herkesin yapabildiği bir spor olsa da, yine de bilgi edinilmeli, eğitim veya seminer alınmalıdır.
  • Profesyonel rehberlerin bile bu sporu keşif dışında tek başlarına yaptıkları pek görülmez. En az üç kişi giderler. Grup halinde gidin, düzen içinde hareket edin.
  • Ekip düzenini asla bozmayın.
  • “En kestirme yol, en iyi bilinen yoldur” gerçeğini rehberler bile unutmamalı ve kestirme diye bilinmeyen yerlerden gidilmemelidir. Grubun geri kalanını tehlikeye atmak hakkına kimse sahip değildir.
  • Yürüyüş sırası, önden arkaya doğru “rehber - en yavaş ve acemi kişi - grubun geri kalanı - en deneyimli veya artçı rehber” sıralaması şeklindedir. Bu sıra bozulmamalıdır. Rehberin hemen ardından en deneyimsiz yürüyüşçünün gelmesi, grubun yürüyüşünü bu kişiye göre ayarlayabilmesi ve doğru hızın, doğru temponun sağlanabilmesidir. Yoksa aralarda kopmalar yaşanır. En deneyimli kişi veya artçı rehberin en arkada bulunması da geride kalanların güvenliğini sağlamak ve kopmaları önlemektir.
  • Yürüyüş rehberini kesinlikle geçmemeye dikkat edin. Bu rehber açısından dikkat dağıtıcı ve sinir bozucu bir durumdur.
  • Tek sırayı ve tempoyu bozmayın, tempoyu rehber bile bozsa kibarca ve gizlice uyarın.
  • İlk mola en az bir saat sonra verilmeli ve mola süreleri kısa tutulmalı, vücudun soğumasına izin vermemelidir.
  • Yemek molasından sonra tempo biraz düşürülmeli ve dik eğim çıkmamalıdır.
  • Dikkat ve düşünceler, yürüyüşe ve bulunulan ortama odaklanmalıdır. Yürüyüşe zaten şehir stresinden uzaklaşmak için gelinmiştir.
  • Yürüyüş boyunca etrafa dikkat etmeli, doğru rotada ilerlendiğinden emin olunmalı, çeşitli nirengiler alarak yola devam edilmelidir. Bu davranış rotadan sapıldığında sapılan noktaya geri gelinmesine yardımcı olacaktır.
  • Yürüyüş sporu bir yarış değildir!
    • Doğada arkadaşınızla veya gizli rakibinizle yarışmayın, kazalar meydana gelebilir.
    • Kendinizle de yarışmayın, bir yere kadar ilerleyebilirsiniz.
    • Doğayla ise asla yarışmamak gerekir. Kazanmak, doğa izin vermediği sürece imkansızdır.
  • Plan yapmadan, hazırlık yapmadan ve etrafa bilgi bırakmadan yürüyüşe çıkmayın.
  • Yürüyüş veya kamp yapılacak bölgenin jandarma karakoluna ve muhtarlığına mutlaka bilgi bırakılması ve izin alınması gerekir. Kimseyi sorumluluk altına sokmamalısınız. Onların kaza geçirmeniz durumunda yardım edebilmeleri için yürüyüşçülerden veya kampçılardan haberdar olmaları gerekecektir.
  • Kamplı bir yürüyüş yapacaksanız etkinlik formu hazırlayın ve dönüş günü ve saatini, gecikmeleri de hesaba katarak bildirin. Kimseyi gereksiz yere meraklandırmamış olursunuz.
  • Doğada paylaşımcı olmak gerekir.
  • Gruptan kopup kaybolursanız, kaybolduğunuzu anladığınız noktaya gidin. Aramalara kaybolan kişinin en son görüldüğü noktadan başlanacaktır.
  • Kamp haricinde, yürüyüşte oluşan çöpler atılmamalıdır. Yakılmayacak olanlar, hatta tümü geri getirilmelidir.
  • Yürüyüş sırasında yamaç veya uçurumdan aşağı taş atmayın ve yuvarlamayın. Aşağıdan başka bir grup geçiyor olabilir.
  • Gidiş-dönüş saatlerinin iyi ayarlanması gerekir. Güç ekonomik kullanılmalıdır. Kazaların çoğu dönüşte meydana gelmektedir.
  • Mümkünse gidilecek bölgenin bir haritasını veya en azından bir krokisini bulun. Hiçbiri yoksa bölge halkından gidilecek yer hakkında bilgi toplamaya çalışın.
  • Sürekli olarak yolun sonunu ve hedefi düşünmeyin. Yürüyüş yapmaya bakın, çünkü önemli olan yürüyüşten ve bölgeden tat almanız. Yürüyüşün sonuna ya da bir an önce varmaya odaklanırsanız, bu sizin isteksiz olduğunuzu gösterdiği gibi, bunalmanıza da neden olacaktır.
  • Özenli ve dikkatli adımlar atın. Dengeli, kararlı ve kısa olsun. Vücudunuzu yormamış, yürüyüş sürenizi ve isteğinizi uzatmış olursunuz.
  • Kar şartlarında yürüyüş yapıyorsanız, kaya yanlarından geçişte dikkatli olun. Kar yumuşaktır ve küçük de olsa gizli çukurlar olabilir, ayak bileğiniz zarar görebilir.
  • Kayalık bölgeden geçerken dikkatli olmalı, bağırmamalıdır. Ses çığa yol açabileceği gibi, taşlara ve hatta kayalara da etki edebilir.

  • Vadi tabanı yerine sırtlardan gidin, görüş açınız daha geniş olacaktır. Cangıl macerası yapmak istiyorsanız durum başka tabi.
  • El ele tutuşarak veya birbirine sarılarak yapılan yürümeler son derece tehlikeli olabilmektedir. Yürüyüşçüler birbirlerinin dengelerini bozabilmekte, en kötüsü de düşme anında birbirlerini çekebilmektedirler.

11 Ocak 2014 Cumartesi

Hipotermi

Soğuktan kaynaklanan en yaygın iki rahatsızlık hipotermi ve lokal donmalardır. Hipotermi, vücut iç ısısının normalin altına düşmesi; lokal donma, vücudun belli bir bölgesindeki hücrelerin donmasıdır. Bu rahatsızlıkların önlenebilmesi ve giderilebilmesi için öncelikle ısısının nasıl üretilip kaybedildiğini ve insan vücudunun soğuğa tepkilerini bilmek gerekir.

Isı Kaybının Mekanizması

Isı aşağıdaki yollarla kazanılır ya da kaybedilir:

  • Radyasyon (%60)
  • Buharlaşma (%25)
  • Konveksiyon (%12)
  • Kondüksiyon (%3)

Radyasyon

Vücudun en çok ısı kaybettiği yol olan radyasyon, bir tür direk enerji aktarımıdır. Isı kaybı, tenle atmosfer ve diğer objelerin arasındaki ısı farkından oluşur. Dış çevre soğudukça radyasyon yoluyla kaybedilen ısı da artar.

Çevre sıcaklığının tenin yüzey ısısından farklı olduğu durumlarda vücut radyasyon yoluyla ısı kazanır ya da kaybeder. Sıcak havalarda radyasyon yoluyla ısı kaybedilememesi sıcaktan kaynaklanan rahatsızlıklara sebep olabilir.

Giyimin radyasyon yoluyla ısı kaybına etkisi çok azdır. Isı radyasyon yoluyla önce giysiye daha sonra da atmosfere geçer. Radyasyonla ısı kaybı, sadece çok soğuk havalarda önem kazanır (eksi 29°C - eksi 35°C). Eğer giyim ile diğer yollardan kaybedilen ısı azaltılırsa bu sıcaklıklardaki radyasyonla ısı kaybı önemini yitirir.

Buharlaşma 

Terleme çok soğuk havalarda bile az miktarda devam eder. Bu hissedilmeyen ter tenimizin üzerinden buharlaşır ve buharlaşan her santimetreküp buhar, içinde 0,575 kilokaloriyi beraberinde götürür. Ayrıca nefes aldığımız havanın ısıtılması ve %100 rölatif nemli hale getirilmesi için de ısı kaybedilir. Normal sıcaklıklarda vücut ısımızın %20 ile %30'u buharlaşma yoluyla atılır ve bu buharlaşmanın üçte ikisi de derimizden olur.

Yüksek irtifada solunum derinleştiği ve sıklaştığı için akciğerlerden ısı ve su kaybı artar. Yüksek irtifada akciğerlerden günde 4 litreye yakın su ve 2300 kilokalorilik ısı kaybedilebilir. Solunum yollarından kaybedilen ısıyı azaltmanın pratik bir yolu yoktur. Kişiler bu ısı ve sıvı kaybının farkında olmalı ve ona göre enerji ve sıvı alımlarını ayarlamalıdırlar.

Solunumda olduğu gibi, hissedilmeyen terden kaybettiğimiz ısıyı da önlemenin pratik bir yolu yoktur.

Konveksiyon 

Tenimize temas eden hava tenimizin sıcaklığına ısıtılır. Bu ısınmış hava yer değiştirdiğinde yerine gelen soğuk hava da tekrar ısıtılır. Havayı ısıtan enerji vücuttan geldiği için hava hareket ettikçe ısı kaybedilir.

Konvektif ısı kaybı sürekli devam eden bir şeydir ama, normal sıcaklıklarda bu kayıp önemsenmeyecek kadar küçüktür. Daha soğuk bir havada, havayı ısıtmak için daha fazla enerji gerekeceğinden ısı kaybı daha fazladır. En büyük ısı kaybı ise hava sürekli kıpırdadığında gerçekleşir. Hafif bir esinti bile, tenin yakınındaki sıcak havayı sürekli soğuk havayla değiştireceğinden büyük bir ısı kaybına neden olur.

Hareket eden havanın çaldığı ısı rüzgarın hızıyla değil, bu hızın karesiyle orantılıdır. Bu yüzden 8 kilometre hızla esen bir rüzgar, 4 kilometre hızla esen bir rüzgara göre iki katı değil, dört katı bir ısı kaybına neden olacaktır.

Hareket eden havayla artan ısı kaybına rüzgar faktörü denir. Aşağıdaki tablo rüzgarın sebep olduğu ısı kaybını daha iyi gösterecektir.

Rüzgar Hızı (km/s)
Sıcaklık (°C)
Sakin
2
-4
-9
-15
-21
-26
-32
-34
8
1
-6
-11
-17
-24
-29
-35
-35
16
-6
-13
-19
-26
-33
-39
-47
-50
23
-9
-17
-24
-32
-40
-46
-54
-57
32
-11
-20
-27
-36
-43
-51
-60
-63
40
-14
-22
-30
-38
-47
-55
-64
-67
48
-15
-24
-32
-41
-51
-57
-66
-70
56
-16
-25
-33
-42
-51
-58
-68
-72
64
-17
-26
-34
-43
-52
-60
-70
-74

Konvektif ısı kaybı çok hızla arttığı için doğada rastlanan hipotermi vakalarının en büyük sebebidir. Neyse ki doğru giyim bu tip ısı kaybını büyük ölçüde azaltmaktadır. Rüzgar geçirmez dış giysiler orta katmandaki ve tene temas eden havanın hareket etmesini önleyerek konvektif ısı kaybını ortadan kaldırırlar.


Kondüksiyon

Vücudumuzdan daha soğuk olan bir iletkene temas ettiğimizde de ısı kaybederiz. Su iyi bir iletkendir ve suya düşmelerde hipotermi vakalarının çoğunun sebebi kondüktif ısı kaybıdır. Kondüktif ısı kayıbı tek başına nadiren hipotermiye neden olsa da diğer ısı kayıplarıyla birleştiğinde hipotermi şansını arttırır.

Giysiler ıslak olduğunda kondüksiyonla kaybedilen ısı miktarı büyük miktarda artar.


Isı Kaybının Fizyolojik Sınırı 

Isı kaybını önlemek için vücudun uyguladığı önlemler, kollara ve bacaklara giden kan miktarını azaltmakla sınırlıdır (insanoğlu tropik bir iklimde geliştiği için vücudun ısı kayıbını arttırma mekanizması ısı kaybını azaltma mekanizmasına göre çok daha gelişmiştir). Vazokonstrüksiyon yüzeye giden kan miktarını kısıtlar ve dokuların soğumasına neden olarak radyasyon ve konveksiyonla oluşan ısı kaybını azaltır.

Uzun ve ince şekillerinden dolayı kol ve bacakların yüzey alanı relatif olarak daha fazladır ve daha kolay ısı kaybederler. Uç noktalara giden damarların daraltılması kan akışını ve ısı kayıbını azaltır ve böylece kalp ve beyin gibi hayati önem taşıyan organların çalışmaya devam etmelerini sağlar.


Hipoterminin Önlenmesi 

İnsanın soğuğa karşı olan en etkili önlemi zekasıdır. 28°C'nin altındaki sıcaklıklarda insan vücudu üretebildiğinden daha fazla ısı kaybetmeye başlar. İnsanlar soğuk ortamlarda zekalarının ürünü olan giysi ve barınak gibi önlemlerle dış ortamdan kendilerini izole etmeye çalışırlar.

Bilgili ve mantıklı olmak soğuk hava şartlarında daha da önem kazanır. Tehlikeli durumlar, önlem alınabilecek kadar önceden farkedilebilmeli ve daha da önemlisi her koşula hazırlıklı olunmalıdır. Hipotermi kaynaklı ölümlerin çoğu, geçiş mevsimlerinde kişilerin şartların değişmesine hazır olmadığı durumlarda gerçekleşmektedir.


Su ve yemek

Soğuk bir iklimde hipoterminin önlenmesi için sıvı, yemek ve giysiye ihtiyaç vardır. Böbrekler, akciğer ve derimizden kaybettiğimiz suyu yerine koyamamamız dehidrasyona sebep olur ki, bu da kan hacmimizin düşmesine ve böylece hareketle ısı üretmenin zorlaşmasına neden olur.

Dehidrasyonun neden olduğu başka problemler de vardır. Daha az hacim kaplayan kanın hayati organlara gönderilmesi için kol ve bacaklardaki damarlar büzüşür ki, bu da lokal donma şansını yükseltir.

Dehidre olunduktan sonra susama hissi azalır ya da yok olur bu yüzden yeterli sıvıyı almak için belirgin bir çaba göstermek gerekir. Hafif zorluktaki bir günde su alımı en az 2 litre olmalıdır. Daha ağır günlerde ya da yüksek irtifada bu miktar 3 ile 5 litre arasında olmalıdır. Yeterli bir sıvı alımı, açık sarı renkte ve miktarı günde 1 litre civarında olan idrarla anlaşılabilir. Fiziksel aktivite ve ısı üretimi için yemek gereklidir. Gün içinde sık sık ufak miktarda bir şeyler yemek enerji depolarımızın boşalmasını önler.

Bir hayatta kalma durumunda, tecrübeler, başarı için yemeğin en önemli faktörlerden biri olduğunu gösterir. Her hangi bir besin kaynağı, çiğ yenmesi gereken kuş ya da yılan bile, bir şey yememekten kaynaklanan yorgunluk ve depresyondan daha iyidir.

Alkol kullanımı, kılcal damarların genişlemesine neden olduğu için başta bir ısınma hissi verir ama sonuçta ısı kaybını arttıracağından hipotermiyi kolaylaştırır.


Hipoterminin Farkına Varılması

Hipoterminin iki aşaması vardır, hafif ve şiddetli. Hafif hipotermiye girmiş birinin vücut ısısı normalin altındadır ama ayağa kalkamayacak ya da yardımla yürüyemecek duruma gelmemiştir. Genelde vücut sıcaklığı 32°C `nin üzerindedir.

Şiddetli hipotermiye girmiş birisi beynen durgunlaşmıştır, genelde yürüyemez ve kendinden geçmiş olabilir. Vücut sıcaklığı genelde 32°C `nin altındadır ama şiddetli hipotermiye girilen vücut ısısı kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir.

Hipoterminin Aşamaları

Hafif Hipotermi

  • 37° - 35°C: Üşüme hissi, tende hissizlik, fiziksel performansta hafif bir düşüş, ellerle yapılan karmaşık işleri becerememe ve titreme
  • 35° - 34°C: Daha belirgin koordinasyon güçlüğü, tökezleme, hızda düşüş, basit kafa karışması ve duyarsızlık
  • 34° - 32°C: Koordinasyonun azalması ve sık sık tökezleme, düşme ve elleri kullanamama, yavaş düşünme ve konuşma, kötüleşen hafıza kaybı

Şiddetli Hipotermi

  • 32° - 30°C: Titremenin durması, koordinasyonun tamamen kaybolması ve kaslarda sertleşme, ayakta duramama, kafa karışılığı, mantıksız davranışlar,
  • 30° - 28°C: Kaslarda şiddetli sertleşme, yarı baygınlık, göz bebeklerinin büyümesi, belirsiz solunum ve nabız
  • 28°C altı: Baygınlık, 20°C civarında kalbin donması sonucu ölüm
Dağ ortamında kişinin vücut sıcaklığını doğru ölçmek çok güç olduğu için, vücut sıcaklığı şiddetli hipotermiyi tanımak için pratik bir yol değildir. Derin hipotermiye girmiş kişilerin çeneleri o kadar sıkı kapalıdır ki, oral yoldan vücut ısısını ölçmek mümkün olmaz.

Hafif Hipotermi 

Hipoterminin farkına varmanın yolu hipotermi riskinin ve ne kadar hızlı oluşabileceğinin farkında olmaktır. Yazın bile ıslak ve soğuk ortamlarda özellikle rüzgar da varsa, hipotermi riski vardır. Fiziksel aktivitede bulunan ve buna rağmen üşüyen her kişi durduğunda daha fazla üşüyeceğinin farkında olmalıdır. Kişi hareket halindeyken yeterince ısı üretemiyorsa durduğu zaman da üretemeyeceğini ve bu durumda ekstra giysiye, bir barınağa ya da bir dış ısı kaynağına ihtiyacı olacağını bilmelidir. 

Hipotermiyi önlemenin en hayati yolu, gruptaki her kişinin diğerlerini gözlemlemesidir.

Hipoterminin tipik ilk belirtisi üşümektir. Ellerin ve ayakların acıyacak derecede üşümesi yaygındır. Vücut ısısı düştükçe kas koordinasyonu azalır. Ellerle hassas işler yapmak zorlaşır ama eğer kişi yürüyorsa bunun farkına varılması zor olabilir. Koordinasyon eksikliğinin ilk belirtisi tökezleme ve hızın düşmesidir. Hipotermi şiddetlendikçe tökezlemeler sıklaşır ve kişi yere düşebilir. Genelde kişi grubun gerisine düşer ki bu grubun diğer elemanları için bir uyarıdır. Eğer kişi bu durumda geride yalnız bırakılırsa durumunu gözlemlemek mümkün olmaz. Titreme, kişinin kötü zeminde hareket etmesini engelleyebilir. 

Hipotermi ortaya çıktıkça beyinsel işlemler de yavaşlar. Kişilik değişir ve genelde aşırı hassasiyetlik ortaya çıkar. Yaygın ortaya çıkan bir belirti kişinin bir şeylerin ters gittiğini kabul etmemesidir. Bazı kişiler kötüye giden durumlarına karşı duyarsızlaşabilir. Kafa karışıklığı ve kötüleşen hafıza kaybı, vücut ısısının daha da düştüğünü gösterir. 

Bu durumda düzeltici önlemlerin alınmaması kişinin şiddetli hipotermiye girmesine yol açabilir.

Şiddetli Hipotermi

Şiddetli hipotermi genelde vücut sıcaklığı 32°C'nin altına düştüğünde ortaya çıksa da, buna vücut sıcaklığı yerine kişinin durumuna göre karar vermek daha doğrudur.

Vücut sıcaklığı düştükçe titreme yavaşlar ve durur. Bu şiddetli hipotermiye girildiğinin ilk göstergesidir. Koordinasyon o kadar azalır ki kişi yardımsız yürüyemez hale gelir. Sıcaklık daha da düştüğünde kişi kendi başına ayakta duramaz.

Beyinsel fonksiyonlar daha fazla yavaşlar. Şiddetli hipoterminin sık rastlanan ve önemli belirtilerinden biri kişinin soğuktan korunmaya çalışmamasıdır. Parkaların önünün kapanmaması, başlığın takılmaması, eldivenlerin giyilmemesi, uyku tulumunun fermuarının açık bırakılması bu tip davranışlara bir kaç örnektir.

Baştaki kafa karışıklığı ve mantıksız davranışlar zamanla yerini yarı baygınlığa, tam baygınlığa ve daha sonra da her hangi bir uyarıya tepkisizliğe bırakır.

Kişi bilincini kaybederken aşırı bir sıcaklık hissedebilir ve bunun sonucunda giysilerini çıkarmaya ya da uyku tulumundan çıkmaya çalışabilir.

Şiddetli hipotermiye girmiş kişilerin beyin fonksiyonları zayıfladıkça diğer vücut fonksiyonları da büyük ölçüde yavaşlar. Bu durumdaki bir kişinin solunumu farkedilemiyecek kadar sığ, nabzı da alınamayacak kadar az sıklıkta atabilir. Hipotermik kişiler canlı oldukları halde bir ölünün bütün belirtilerini gösterebilirler. Bu nedenle doğada bir kimsenin ölü olduğuna karar verebilmemiz için öncelikle mutlaka o kişiyi ısıtmamız gerekir. Ancak başarılı bir ısıtma işleminden sonra kesin ölüme karar verilebilir.

Hafif Hipoterminin Tedavisi 

Hafif hipoterminin tedavisi çok basit olmasına rağmen farkedilebilmesi çok önemlidir. Konveksiyonla kaybolan ısıyı önlemek için kişiye daha fazla giysi giydirilebilir. Ayrıca kişinin rüzgardan etkilenmesini de rüzgar geçirmez giysilerle ya da daha iyisi rüzgar almayan bir barınağa sokarak önleyebiliriz. Islak giysileri kurularıyla değiştirmek hem giysilerin izolasyon özelliğini arttıracak hem de buharlaşma yoluyla kaybolan ısıyı önleyecektir.

Vücudun ısı üretimi de belirgin bir şekilde arttırılabilir. Titremek, hızlı tempoda yürümek kadar ısı üretebilir. Bacak ve sırt kaslarını kullanarak da, örneğin bir kayanın üzerine çıkıp inmek ya da çömelip kalkmakla, ısı üretilebilir. Bu ısı üretimini koruyabilmek için de besin gereklidir. Kişi eğer kendindeyse ılık içecekler, şekerli çay, sıcak çikolata verilebilir.

Hafif hipotermi durumu ortadan kalktıktan sonra bunun tekrarlamaması için önlemler alınması gereklidir. Isınmış bir insanı ekstra korumasız aynı dış ortama çıkarmak şüphesiz yine aynı sonucu verecektir. Hatta kişinin enerji depoları boşalmış olacağından hipotermiye girmesi çok daha kolay olacaktır.

Şiddetli Hipoterminin Tedavisi

Şiddetli hipotermi, hafif hipotermideki basit tedavilerin yetersiz kaldığı karmaşık bir sorundur. Tedavide iki problem aynı anda çözülmelidir. Hem ventriküler fibrilasyon önlenmeli, hem de kişi dış ısı kaynaklarıyla ısıtılmalıdır. 

Ventriküler Fibrilasyon


Ventriküler fibrilasyon, kalbi oluşturan binlerce kas lifinin birbirinden bağımsız kasıldığı hayati tehlike arzeden bir durumdur. Kanın pompalanabilmesi için bütün liflerin aynı anda çalışması gerektiğinden, kas liflerinin senkronize çalışmaması kalbin hiç atmamasıyla aynı şeydir.

Hipotermik bir kalp, ventriküler fibrilasyona aşırı derecede yatkındır. Şiddetli hipotermik hastaların sedyeyle taşınması mümkün değildir. Taşıma esnasındaki sarsıntılar çok büyük bir ihtimalle ventriküler fibrilasyona neden olacaktır. Hipotermi, insanın verimli bir kan dolaşımı olmadan yaşama süresini (nörolojik bir zarar görmeden) arttırmasına rağmen bu süre yaklaşık bir saatle kısıtlıdır. Ventriküler fibrilasyona girmiş şiddetli hipotermik bir hasta 1 saat içinde helikopter ya da sedyeyle bir hastaneye ulaştırılamıyorsa durumu oldukça ümitsizdir. Nörolojik zarar görmemesi için hastaya CPR uygulanması gerekmektedir ki bu da sedye üzerinde gerçekleştirilemez. Elektrik şoku ise vücut sıcaklığı 32°C'nin altındayken neredeyse hiç bir zaman işe yaramaz.

Dağda şiddetli hipotermiye girmiş bir kişi ya helikopterle taşınmalı ya da orada ısıtılmalıdır. Büyük arama kurtarma organizasyonlarında ısıtılmadan helikopterle taşınan hastaların hiç birinin yaşayamadığı görülmüştür.

Hastayı Isıtma 

Şiddetli hipotermiye girmiş hastalar kendi vücut ısılarını üretemez hale geldiklerinden bir dış ısı kaynağıyla ısıtılmalıdırlar.

Teorik olarak en etkili ısıtma vücudun merkezini ısıtmaktır. Böylece ilk ısınan organlardan biri kalp olacak ve fibrilasyon önlenebilecektir. Hastanelerde bu değişik bazı metodlarla başarılabilir.

Fakat tecrübeler, kalbi düzenli çalışan insanlar için yüzeyden ısıtmanın da etkili olduğunu göstermiştir.Hipotermi vakalarının yaygın olduğu Alaska gibi bölgelerdeki hastanelerde elektrikli battaniye gibi yüzeyden ısıtma yöntemleri kullanılmaktadır. 

Genel olarak üç yöntem kullanılır.

  • Dış etkenlerden koruma
  • Yüzeysel ısıtma
  • Vücut merkezini ısıtma 

Dış etkenlerden koruma kişiyi bir çadırın ya da tulumun içine koyarak sağlanabilir. Hastanın hareket etmemesi için çadırın taban kısmı kesilip hastanın üzerine konulabilir. Mat hastanın altına nazikçe yerleştirilmeli ve yine aynı şekilde tuluma sokulmalıdır. Çadırın içindeki hava su kaynatılarak nemlendirilebilir.
Yüzeysel ısıtma yoluyla az miktarda ısı transferi gerçekleşeceğinden mümkün olan tüm ısıtma teknikleri kullanılmalıdır. Boyun, göğüs, koltuk altı bacak içi bölgelerine konacak sıcak su şişeleri daha etkili tekniklerden biridir. (Tabi ki ısı kaynakları daha fazla bölgeye koyulabiliyorsa daha da iyidir.)

Hasta kişiyle aynı tulumun içine sağlıklı birinin girmesi de belli bir miktarda ısı transferi sağlar. Vücut merkezini ısıtma işlemi de doğada uygulanabilir ama bunun için bazı özel cihazlar ve konu hakkında bilgili kişiler gerekir.

Şiddetli hipotermik hastaların neredeyse hepsi aynı zamanda dehidredirler. Bunun düzeltilmesi için yapılacak her şey faydalı olacaktır. Çoğu kişi ağızdan sıvı alamayacağı için rehidrasyon sıvıları damardan verilmelidir.

CPR (Cardiopulmonary Resuscitation) - Kalp Masajı

Kalp masajı, resusitasyon, kardiyopulmoner resusitasyon veya kısa adıyla CPR (İng: Cardiopulmonary resuscitation), durmuş olan dolaşım ve solunum sistemini yeniden çalışır hâle getirmek için uygulanan yöntemler bütünüdür. Yöntem bir ilkyardım yöntemi olduğu için, öncelikli amaç, hastaya yeterli sağlık hizmeti ulaşıncaya kadar hastanın dolaşım ve solunumunun devam ettirilmesidir. 
Kan dolaşımı olmayan ve nörolojik zarar görmeden önce sadece 1 saatleri olan hastalar için CPR şarttır. Fakat bu durumda CPR'ın başarılı olma şansı çok düşüktür. Bu yüzden de CPR, kurtarma ekibindeki kişileri riske sokacaksa uygulanmaz. 

Farkedilebilir nabız atışları olan kişilere kalbin hızı ne kadar yavaş olursa olsun CPR uygulanmamalıdır çünkü bu ventriküler fibrilasyona neden olacaktır. Şiddetli hipotermik bir hastanın nabzının atıp atmadığını anlamak için, nabız en az 3 dakika kontrol edilmelidir.

21 Kasım 2013 Perşembe

Kamp Ateşi

Kamp ateşi, bir çok kamp sever için vazgeçilmez ve dolayısıyla da gelenekselleşmiş bir doğa eğlencesidir. Alevin, rüzgarın etkisi ile yapmış olduğu kıvrak dans figürleri, yıldızların sihirli karanlığında etrafa saçılan rengarenk, parlak ışık haleleri insana doğanın gizemini hatırlatırken, rüyalara dalmaya iter. Kamp ateşi, kamp gecelerinde sıcak dostlukların kurulmasını ve pekişmesini sağlar. Kamp muhabbetlerinin ve kampçılık kültürünün baş aktörü kamp ateşleridir. Ancak günümüzde, şehirden uzaklaşıp, ormanlara ya da daha yükseklerde kamp yapmaya gidildiğinde, ateş yakmanın serbest olduğu alanları bulmak zorlaşmıştır.

Neden mi? Bilgisiz ve özensiz çoğu insanın dikkatsizlikleri orman yangınlarına neden olmaktadır. Ekolojik açıdan bakılacak olursa, toprağa doğal gübre vazifesi gören kurumuş yaprak, dal ve odun parçalarının ateş yakmak için sürekli ve düzensiz toplanması, yüksek bölgelerde toprağın beslenmesini engellemekte ve verimsizleşmesini hızlandırmaktadır. İnsan eliyle yakılmış ateşlerin isli kalıntıları ve külleri yüzünden bir çok doğal kamp alanı çirkin bir manzaraya ev sahipliği yapmaktadır. Bu, insanoğlunun doğal yaşamı istilasıdır. Küçük ateşler bile, bir anda tehlikeli ve harap edici etkiye sahip büyük yangınlara sebep olabilmektedir.
Sonuç olarak, kamp ateşleri ya düşük rakımlı yerlerde ya da piknik alanlarında yakılabilmekte, ancak bunlara da sınırlama getirilmektedir. Türkiye şartlarında genelde tüm orman alanlarında ateş yakmak yasaktır. İnsanları bu konuda bilinçlendirmek yerine yasaklama yoluna gidilmektedir. Halbuki birçok kamp severin, kamp ateşine duygusal bağlılıkları vardır. Yasaklamalara ek olarak, zamanla ateşin yerini alan modern kamp ocakları da; doğa sever, uygun ve hızlı olduğu kadar verimli olduklarından (en azından yemek yapma konusunda) kamp ateşlerinin pabucunu dama atmak üzeredir. Ama yine de unutmamak gerekir ki, kamp ateşleri acil durumlarda hayat kurtarıcı olabilir. Eğer ıslak, üşümüş, ocaksız kalmış ve sığınacak bir yer de bulamamış iseniz, bir ateş yakmış olmanız sizi donmaktan kurtaracak en iyi çözümdür.  Kamp ateşine gönülden bağınız varsa ve her ne için olursa olsun bir ateş yakmak istiyorsanız, aşağıdaki tavsiyelerimize bir göz atın deriz.

Doğa ile uyumlu, etrafına zarar vermeyen, keyifli bir kamp ateşi için uyulması önerilen birkaç kural:

  • İlk yapılması gereken, ziyaret edeceğiniz bölgede ateş yakma yasağı olup olmadığını öğrenmektir. Milli Parklar Müdürlüğü, Orman Müdürlüğü ve Köyişleri Müdürlüğü vb. kurumları gitmeden önce arayabilirsiniz. Dikkat edin, kurak sezon (yaz sezonu) süresince kamp yapmak bazı bölgelerde tamamen yasaklanmış olabilir. Bu dönemler için uygulanan yönetmelikleri biliyor olmak ve yakmış olduğunuz ateşi kontrol altında tutmak sizin sorumluluğunuzdur, unutmayın.
  • Kamp yapılabilecek bölgelerde ve diğer piknik alanlarında, ateş sadece ocaklarda, mangalda, etrafı taşlarla belirlenmiş yerlerde yakılabilmektedir.
  • Ateş yakmanın yasak olmadığı bölgelerde ateş için etraftaki taşlardan bir çember yapın ve içini kazarak çukurlaştırın. Ateşle işiniz bittiğinde yapmış olduğunuz bu çemberi bozmalısınız. Eğer varmış olduğunuz noktada daha önceden yapılmış olan bir ateş çemberi var ise burayı kullandıktan sonra temiz bir halde bırakmalısınız.
  • Ateş çemberine bir başka alternatif de "mound fire" yani yığma ateştir. Bir kazma ya da daha ufak bir çapa ile bir daire çizin, ve çok derin olmayan bir çukur açın, çukuru mineral toprak (daha çok akarsu yataklarında bulunan, kumlu, parlak renkte ve verimsiz bir toprak çeşididir.) ile doldurun ve zemini bu toprakla düzleştirip biraz yükseltin. Bu sistemi, etraftaki düz, büyük bir kayanın üzerinde de yapabilirsiniz. Burada amaç, ateş etrafındaki diğer bitkilerin zarar görmesini engellemektir. İşiniz bittiğinde de yapmış olduğunuz toprak yükseltiyi kolayca dağıtabilirsiniz. Bu tür bir malzemeyi kamp yapacağınız yere götürmek sizin tercihinizdir.
  • Ateş yakacağınız alandaki tüm yanıcı maddeleri uzaklaştırın. İdeal olanı, ateşi alevi pekiştirmeyecek bir zemin (kum, çakıl ya da mineral toprak vb..) üzerinde yakmanızdır. Ateş yakmak için sadece kurumuş çalı, çırpı, dal ve odun parçalarını toplayın, ayrıca kurumuş yaprakları da kullanabilirsiniz. Gövdelerinden kırılmış veya ayrılmış olsalar bile henüz taze olan ağaç dallarını kullanmayın ve ağaçları ateş yakmak için kesmeyin. İnsanoğlunun doğal yaşamın döngüsü ile uyum içerisinde yaşaması, onu mutlu kılacak tek anahtardır...
  • Odunları, kamp alanınızdan uzaktaki farklı yerlerden toplamaya çalışın . Aksi takdirde, kamp alanınızın çevresindeki bitki örtüsünde doğal olmayan bir çıplaklık meydana gelecektir. Eğer mümkünse kampa giderken çıra veya kolay yanabilecek malzemeleri yanınızda götürebilir ya da gideceğiniz bölgeden satın alabilirsiniz.
  • Tamamen küle dönüşebilecek, doğada yok olacağını bildiğiniz çöpler ateşe atılabilir. Plastik, metal vb.. maddeleri ateşe atmayın. Size tavsiyemiz, hiçbirini ateşe atmamanızdır.
  • Ateşi yakarken ilk olarak kısa dal parçalarını ve kuru, ince dalları üst üste yığarak küçük bir koni yapın ve bir kibrit/çakmak yardımıyla dalları tutuşturun (yanınıza çıra veya ıslanmayan kibrit aldığınızdan emin olmadan yola çıkmayın - kamp yapmak için gerekli 10 hayati malzemeden biri).
  • Eğer ısınmak ve hayatta kalabilmek amacıyla bir acil durum ateşi yakıyorsanız, ilk amacınızın arkadaşlık ve dostluğunuzu pekiştirmek olmadığı aşikardır ama yine de doğaya fazla zarar vermemeye çalışın. Acil durum için ıslanmaz kibrit ve çıranın yanınızda bulunmasının önemini bir kez daha hatırlayın.
  • Kıyafetlerinizi kurutmanız gerekirse ateşinize yakın geçecek şekilde, bir ipi iki ağacın gövdesine, ya da ağaçlar çok uzak ve ipiniz kısa ise yürüyüş batonlarını kullanarak bağlayabilirsiniz. Islak fakat kolay alev alabilecek malzemeden yapılmış giyeceklerinizi ateşin yakınına asmamaya dikkat edin.
  • Ateşi söndürmek için, önce alevin üzerine su dökün, bir sopa yardımıyla ateşi tekrar canlandırın ve tekrar su dökün. Parçaların tekrar kor olmayacağına inandığınız zamana kadar bu işlemi tekrarlayabilirsiniz. Kül halindeki parçaların elinizle tutabileceğiniz kadar soğuk olması gereklidir.
  • Ateşin sönmesinden sonra çukurun içerisindeki tüm çöpleri toparlayın, kömürleşmiş odun parçalarını ateş çemberinden çıkartın, kamp alanından uzak bir yere götürün, ufak parçalara bölün ve bunları çevreye saçın. Taşlardan yapmış olduğunuz çemberi bozun ve çevresinde odun yığınları bırakmayın. Bu işlerin her birini yapmak size angarya gibi gelebilir, ancak bu kamp ateşinin eğlenceli kısmının sonunda ortaya çıkan manzarayı bir nebze olsun gizlemek için en emin yoldur.
Dip not: Kamp ateşleri, kamp alanlarında eğlenceli, nadir de olsa yüksek mevkilerde izinli, çoğu zaman acil durumlarda hayat kurtarıcıdır. Eğer bir ateş yakacaksanız, ateşi yakmak, kontrol altında tutmak, söndürmek ve sebep olabileceği tehlikeleri ve zararları minimuma indirgemek sizin sorumluluğunuzdadır. Bunu unutmayın!

14 Kasım 2013 Perşembe

Sırt Çantasının Yerleştirilmesi

Çantanızın rahat taşınabilmesi için iyi yerleştirmiş olması şarttır.
Çantanıza yerleştireceğiniz malzemeleri seçerken her şeyi üç gruba ayırmak yardımcı olacaktır:
  1. Kesin gerekli olanlar - Hepsini alın 
  2. Çok işe yarayacak olanlar - Tekrar gözden geçirin
  3. Lüksler - Çok katı davranın
  • Çanta yerleştirirken yolda ihtiyaç duyulabilecek şeylerin şapka cebine, yan ceplere ve çantanın kolay ulaşılabilen noktalarına koyulmasına dikkat edilmelidir. 
  • Diğer malzemeler, hafif-hacimli ve ağır-yoğun malzemeler olarak ikiye ayrılmalıdır. Ağır-yoğun malzemeler çantanın dengemizi bozmaması amacıyla sırta yakın noktalara yerleştirilmelidir. 
  • Tırmanışlarda ya da engebeli arazilerde, dengeyi arttırmak ve kollara düşecek olan ağırlığı azaltmak için ağırlık merkezi daha aşağıda, bele daha yakın olmalıdır.

Yük Dağılımı:

  1. Hafif, büyük hacimli malzemeler çantanın tabanına yerleştirilmelidir.
  2. Yedek giysiler tulumun üzerine ve çantanın dışa yakın kısmına yerleştirilir.
  3. Yemek ve ocak gibi daha ağır malzemeler çantanın sırta yakın kısmına yerleştirilmelidir.
  4. Yürüyüş sırasında gerekebilecek malzemeler çantanın üst kısmına yerleştirilmelidir.
  5. Çadır yine sırta yakın taşınabilecek malzemelerden biridir.
  6. Matlar çantanın dışında alt yada üst kısımda taşınabilir.
  7. Harita, pusula, gözlük gibi ufak malzemeler çantanın şapka cebinde yada yan ceplerde taşınabilir.

  • Bazı çantalarda sırtı korumak için yumuşak malzemeyi sırta yakın yerlere koymak gerekebilir. Eğer bu gerekmiyorsa yumuşak malzemeler çantanın dışına yakın noktalara sıkıştırılmalıdır.
  • Yakıt ve diğer akıcı malzemeler mümkünse dik pozisyonda ve çift kat torbaya sarılarak yerleştirilmelidir.
  • Çantanıza yedek ayakkabı alıyorsanız, hacimden tasarruf etmek için içlerini çorap ve diğer malzemelerle doldurabilirsiniz.
  • Güvenli bir faaliyet için malzemenin kuru kalması çok önemlidir. Çanta kumaşı su geçirmemesi için işlem görmüş olsa bile bu onu tamamen su geçirmez yapmayacaktır. Bu yüzden yağışlı iklimlerde çanta içindeki ıslanmaması gereken (uyku tulumu gibi) malzemelerin ayrıca su geçirmez bir torbaya koyulması gereklidir.
  • Çantanızı yerleştirdikten sonra son olarak dengesini kontrol etmek için yapabileceğiniz, çantanızın kendi başına ve desteksiz dik durup durmadığıdır!

12 Kasım 2013 Salı

Tulumda Nasıl Sıcak Kalırsınız?

  • Tuluma girmeden önce tulumunuzu silkeleyerek iyice kabarmasını sağlayın. Bildiğiniz gibi ısı yalıtımını sağlayan şey durağan havadır ve tulumunuzun içindeki yalıtım malzemesi ne kadar iyi kabarırsa o kadar iyi yalıtım sağlar.
  • Mutlaka iyi bir mat kullanın. Matınız yetersiz ise o zaman yedek giysi ya da çantanızla matınızın altına takviye yapın. Soğuk bir zemine temas ederek ısı kaybediyorsanız tulumunuzun iyi olması bir şey ifade etmeyecektir.
  • Tuluma girmeden önce kuru giysiler giyin. Yürüyüş sırasında giydiğiniz hafif nemlenmiş giysi ya da çoraplarla uyumak ısı kaybınızı büyük ölçüde arttıracaktır.
  • Uyku tulumunuzu kuru tutun. Faaliyet sırasında fırsatınız oldukça tulumunuzu havalandırarak kurumasını sağlayın. Çanta içinde tulumunuzu mutlaka su geçirmez bir torba içinde saklayın.
  • Tuluma girerken mutlaka bir bere ya da daha iyisi balaklava giyin. Isı kaybının büyük kısmının baş ve boyun bölgesinden gerçekleştiğini unutmayın.
  • İyi bir akşam yemeği vücudunuzun gece boyunca enerji seviyesini koruyabilmesi için çok önemlidir.
  • Sıvı alın. Su olmadan vücudunuz yediğiniz şeyleri kullanılabilir enerjiye çeviremez. Üstelik susuz kalmış bir vücutta kanın akışkanlığı azaldığı için kan dolaşımınız da yavaşlayacaktır.
  • Tulumun boyutunun size uyduğundan emin olun. Gereğinden büyük bir tulum içerisinde ısıtmanız gereken durağan hava daha fazla olacaktır.
  • Tuvalete gitmeniz gerektiğinde gidin. Vücudunuzdaki atık sıvıları da ısıtmak zorunda olduğunuzu unutmayın. 
  • Tulumun kendi dolgu malzemesinin kabarmasını engelleyecek kadar çok giysi ile tuluma girmeyin.
  • Su geçirmez / nefes alabilir bir yağmurluğunuz var ise bunu tulumunuzun ayak kısmına geçirebilirsiniz (yalıtım malzemesini sıkıştırmıyor olduğu sürece). Bu sayede tulumun ayak bölgesindeki gereksiz durağan hava azalır, konvektif ısı kaybı azalır ve tulumun çadırda oluşabilecek nemden etkilenmesi önlenir.
  • Tuluma girmeden önce yapacağınız hafif bir yürüyüş tuluma girdiğinizde sıcak olmanızı sağlar. Bu sırada terlememeye özen göstermelisiniz.
  • Aşırı soğuk koşullarda tulumun içine ilk girdiğinizde ısınabilmek için bir pet şişe vb. içerisine sıcak su koyarak tulumun içine alabilirsiniz. Şişe kapağının sızdırmaz olduğundan emin olmalı ve şişeye temas ederek yanmamaya özen göstermelisiniz. Vücudunuz ısındıktan sonra şişeyi tulumun dışına çıkarmayı unutmayın.
  • Tulumun içinde fazla boşluk varsa giymediğiniz polar vb. giysilerinizi tulumun içine alıp boş alanları doldurabilirsiniz.
  • Tulumun içerisine kıyafetlerinizle girdiyseniz ön fermuarlarınızı açıp vücudunuzun tulumun içindeki havayı ısıtmasını sağlayınız.
  • Çadırın içerisinde, uyku tulumunuzun çadırın tentesine baskı yapmamasına dikkat etmelisiniz. Aksi halde tenteden nem kapan tulumunuz ısı kaybetmenize sebep olur.
  • Çadır içerisinde tek kalınması çadırın iç ısısını düşürecektir.
  • Çok soğuk durumlarda ışıma ile ısı kaybını ortadan kaldırmak için alüminyum battaniyeye sarınmalı veya alüminyum mat kullanılmalıdır.
  • Tulumun fermuarının, boyun ve baş büzgüsünün tam olarak kapandığından emin olun.


  • Tulum içinde fazla hareket etmeden uyumaya çalışın. Her hareket ettiğinizde içeride ısınmış olan sıcak hava dışarıdaki soğuk hava ile yer değiştirecektir. 

4 Kasım 2013 Pazartesi

Doğada Giyim Nasıl Olmalı?

Her türlü doğa sporunda, vücudunuzun doğru ısıda kalması ve güvenli, konforlu bir faaliyet geçirebilmeniz için giysilerinizin doğadaki sıcaklık değişikliklerine kolay adapte olmanızı sağlaması gerekir. Bunun için de doğada, üç farklı katmandan oluşacak şekilde giyinilmelidir. Bu katmanlar şu şekilde özetlenebilir:

İç Katman (Temel Kat) 


Bu kat, ilk önce giyilen ve tene direk temas eden katmandır. Bu kat nemi dışarıya çabuk verebilmeli ve böylece nemin vücudumuza temasını önleyerek gereksiz ısı kaybını önleyebilmelidir. Islak bir iç çamaşır, kuru bir iç çamaşıra göre yaklaşık 25 kat daha hızlı ısı kaybetmemize neden olabilir. Ayrıca çabuk kurumalı, ıslakken de izolasyon yeteneğini korumalı, esnek ve rahat olmalıdır. Geçmişte temel katman olarak yün iç çamaşırlar kullanılmaktaydı, çünkü tek seçenek buydu. Halen kullanılmasına rağmen yün, ağır olması, su tutması ve tende rahatsızlık yaratması nedeniyle fazla tercih edilmez. Günümüzde sentetik kumaşlardan yapılma giysiler kullanılmaktadır. Bu kumaşlardan üretilmiş giysiler yüne göre çok daha iyi sonuçlar verirler.

Orta Katman (Yalıtım) 


Orta katmanın görevi, vücudumuzun ürettiği sıcaklığı koruyabilmektir. En iyi izolatör malzeme, durağan havadır. Bu yüzden, bu katmanda havayı tutabilecek malzemeler kullanılır. Bu katmanda yün giyim malzemeleri kullanılabilmekle birlikte, yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı sentetik giysiler daha uygundur. Ülkemizde bu tip kumaşlara genel olarak polar ismi verilmekle beraber, bu isim Malden Mills firmasının ürettiği ve en çok bilinen sentetik kumaş olan Polartec'ten türemiştir. Bu tip malzemeler farklı amaçlar için farklı kalınlıklarda üretilirler. En büyük özellikleri, sağladıkları izolasyona göre hafif olmaları, çok az su emmeleri, çok çabuk kurumaları ve ıslakken bile izolasyon sağlamaya devam etmeleridir. En büyük dezavantajları ise geniş gözenekli yapılarından dolayı rüzgara karşı dayanıksız olmalarıdır. Günümüzde Gore-tex in üreticisi Gore gibi bazı firmalar, 2 ince polar katmanı arasına rüzgar geçirmez bir film tabakası lamine ederek ürettikleri Windstopper benzeri kumaşlarla bu sorunu çözmüşlerdir. Bu tip polar giysiler çok yüksek performansa sahip olmakla beraber normal polarlara göre fiyatları daha yüksektir. Bunun dışında polar ceketlerin dış kısmına Pertex gibi microfiber bir rüzgar geçirmez kumaş ekleyerek ceketlerin rüzgar geçirme sorunu çözmeye çalışılmıştır. Bu tip Pertex destekli polarların Windstopper ceketlere göre dezavantajları ise daha ağır olmaları ve yağmur geçirgenliklerinin olmasıdır.

Orta katman genelde yelek ya da ceket şeklinde olur. Önden fermuarlı bir malzeme, havalandırmayı kolaylaştıracağından, tercih edilmelidir. Ayrıca orta katmanda kullanılan giysilerin de hareketi engellememesi gereklidir. Genelde bir kalın giysi yerine iki ince giysi giymek daha yararlıdır. Böylece birini çıkarma şansımız olacağından vücut ısımızı kontrol etmek kolaylaşacaktır. Daha soğuk iklimlerde dolgu malzemeli ceketler, parkalar ya da yelekler kullanılabilir. Bu ceketlerde dolgu malzemesi olarak tüy ya da sentetik malzemeler kullanılır. Bu tür ceketlerin, kullanılan kumaş ve dolgu malzeme cinslerine göre, giyilebilecekleri koşullar ve performansları da farklılık gösterecektir. Doğal dolgu malzemeleri kullanılan (kaz tüyü gibi) mont ve yelekler daha hafif olacak, kolay şekilde torbasına küçültülebilecek, performansları daha iyi ve ömürleri daha uzun olacaktır. En büyük dezavantajları ıslandıkları zaman ısı yalıtımlarının kalmamasıdır. Bu bakımdan sentetik dolgu malzemeleri kullanılan mont ve yelekler avantajlıdır. Sentetik dolgu malzemeli montlar daha ucuz olmalarına ve ıslandıklarında bir miktar ısı yalıtımı sağlayabilmelerine rağmen, performans olarak kaz tüyü montlar kadar iyi değildirler, ömürleri daha kısadır ve kolay sıkıştırılmazlar. Kaz tüyü montların ıslanmaya karşı dayanıklıklarını artırmak için günümüzde üreticiler Gore-tex gibi nefes alabilen kumaşlardan istedikleri verimi alamadıklarından Dryloft benzeri kumaşlar üreterek su geçirgenliği düşük ve performansı yüksek ürünler üretmişlerdir.

Dış (Koruyucu) Katman


Dış katmanın amacı orta katmanı yağmur, kar ve rüzgar gibi dış etkenlerden korumaktır. Bu malzemeler üstte ceket ya da uzun parka, altta ise pantolon ya da salopet şeklinde olabilir. Yapı olarak bu malzemelerin vücudu havalandırmaya yatkın olarak üretilmiş olmaları gerekir. Ceketlerin önden çift yönlü fermuara sahip olması ve koltuk altı fermuarları olması aranan özelliklerdir. Ayrıca fermuarların kolay çalışması ve yağmura karşı korunmalı olması, malzemenin bol sayıda ve geniş cepleri olması da önemlidir. Aynı şekilde pantolonların da yandan boydan boya fermuarlı olması hem havalandırmayı, hem de giyip çıkarmayı kolaylaştıracaktır. Ayrıca ceketimizin koruyucu ve kafamızla birlikte hareket edebilen, gerektiğinde kaskla da beraber kullanılabilecek iyi bir başlığa sahip olması da önemlidir. Dış katman olarak kullanılacak malzemelerin diğer bir özelliği de hareketi kısıtlamamalarıdır.

Tamamen su geçirmez malzemelerden üretilmiş giysiler, ilk bakışta bu katman için uygun gözükebilirler. Burada atlanan nokta insan vücudunun dışarıya sürekli, özellikle hareket halindeyken, su buharı atmasıdır. Dışarıdan gelen suyu içeriye geçirmeyen bir kumaş içerideki su buharının da dışarıya çıkmasını engelleyecektir. Böylece dışarıdaki sudan korunmaya çalışırken kendi vücudumuzun ürettiği su buharı bizi ıslatacaktır. Nefes alabilir/su geçirmez kumaşlar bu sorunu ortadan kaldırmak için üretilmiştir. Nefes alabilir/su geçirmez malzemelerden en bilineni Gore-tex, polytetrafluoroethylene (PTFE) den meydana gelen ve mikroskopik gözenekleri olan bir film tabakasıdır. Nefes alabilirlikten kastedilen, bu su buharını dışarıya atabilme özelliğidir. Gore-tex piyasadaki tek su geçirmez-nefes alabilir malzeme olmamakla birlikte en çok kullanılan ve en iyi performansı gösteren üründür. İnce bir zar şeklinde olan Gore-tex, genelde bir dış kumaşla birleştirilerek kullanılır. Bu dış kumaşın da suyu kaydırıcı özelliği olması gerekir. Ayrıca dış giysilerde sürtünmenin fazla olduğu bölgelerde Cordura veya benzeri kumaşlar kullanılabilir.

Ana olarak iki çeşit Gore-tex giyim malzemesi vardır; iki katlı ve üç katlı. İki katlıda Gore-tex zar dış kumaşla birleştirilmiş ve en içte bir astar kullanılmıştır. Üç katlı olanda ise Gore-tex zar bir dış ve bir iç katla birleştirilmiştir. İki katmandan oluşan ürünler genel olarak daha yumuşaktırlar, şehir ve daha hafif kullanım için daha uygundurlar. Üç katmandan oluşan ürünler ise ayrı bir astara ihtiyaç duymadıkları için daha hafiftirler ve genel olarak dağcılık uygulamalarında kullanılmak için dayanıklı olduklarından daha uygundurlar.

Dış katman olarak kullanılacak giysilerde dikiş noktalarının içeriden bantlanmış olması suyun bu noktalardan içeri sızmaması için gerekli bir özelliktir.

Dış katmanın en önemli görevlerinden biri de rüzgarı geçirmemesidir. Çok soğuk havalarda dışı Gore-tex ya da benzeri bir malzeme ile kaplanmış kaz tüyü ya da sentetik parkalar giymek de mümkündür.

Şapka-Başlık


Vücut ısımızı korumak için gerekli en önemli malzemelerden biri de şapkadır. Baş bölgesi, kılcal damarların yüzeye en yakın olduğu bölgelerden biridir ve bu yüzden başımızdan radyasyon yoluyla sürekli ısı açığa çıkar. 4 C'de vücut ısımızın %50'sini ve -15 C'de ise vücut ısımızın %75'ini başımızdan kaybedebiliriz. Bu yüzden şapka ya da bere kullanmak, vücut ısımızı ayarlamamızda en önemli giysilerden olacaktır. Daha soğuk havalarda başlık yerine, gözler dışında tüm başı ve yüzü kaplayan, balaklava dediğimiz ürünler de kullanılabilir. Yazları ise başımızı ve yüzümüzü güneşin ısı ve ışınlarından koruyacak bir şapka kullanmak da önemlidir.

Eldiven



Ellerden meydana gelen ısı kaybı da çok yüksektir ve bu yüzden onları da korumak çok önemlidir. Bunun için eldiven ya da "Mitten" denilen tek parmaklı eldivenler kullanılabilir. Tek parmaklı eldivenler özellikle çok soğuk havalarda, tüm parmakları (baş parmak dışında) bir arada tuttuğu, için daha uygundur. Soğuk hava şartlarında iç, orta ve dış katmanları aynen eldivenlere de uygulamak mümkündür.




Tozluklar


Tozluklar ayakkabılarımızla pantolonumuz arasındaki boşluğu kar, su, çamur, toprak ve çakıl gibi etkenlerden korumak için kullanılır. En iyi ayakkabı bile diz derinliğindeki karda tozluk olmadan bir işe yaramayacaktır. Fermuarla kapanan tozluklar günümüzde yerlerini önden velcro ile kapanan tozluklara bırakmaya başlamıştır. Ayakkabı altından geçen kısımlarda neopren, uzun ömrü ve kullanım kolaylığıyla dikkat çeker. Tozluk seçerken, ayakkabıya iyi oturmasına ve alt kısmında ayakkabıyla tozluk arasında fazla boşluk kalmamasına dikkat etmek gerekir.

Tozluklar genelde su geçirmez malzemelerden yapılır. Nefes alabilir / Su geçirmez kumaşlar tozluklarda da avantajlar sağlar. Genelde tozlukların ayakkabı kısmını kaplayan alt kısımları Cordura gibi yıpranmaya karşı daha dayanıklı ve daha kalın malzemelerden yapılır.

Tozlukları, kullanım yerine ve ihtiyacınıza göre farklı boyut ve şekillerde bulabilirsiniz. Dağcılıkta kullanılan tozluklar genelde diz altı boyunda olan ve tercihen nefes alabilen kumaştan üretilmiş tozluklar iken, yurt dışında kuru ve sıcak mevsimlerde kullanılmak üzere daha kısa boylu olan ve basit yürüyüşlerde kullanılan tozluklar ve çok soğuk ve yüksek yerlerde yapılacak faaliyetlerde kullanılmak üzere daha kapalı ve dolgu maddesi ile desteklenmiş, ayaklarınızı sıcak tutması amaçlanan tozluklar da üretilmektedir.

1 Kasım 2013 Cuma

Kamp Yeri Seçimi

Kamp yeri seçiminde etken olan bir çok faktör vardır. Ülkemizde bunlardan en az önem verileni, kamp yerimizin doğaya verdiği zarardır. Unutulmamalıdır ki bizler doğanın misafirleriyiz ve doğayı korumak her zaman konforumuzdan önce gelmelidir. Dikkat edilmesi gereken diğer kriterler ise, doğaya çıkan kişinin kendisi ve grubunun güvenliği açısından detaylı öğrenmesi gereken konulardır. Bu konulardan burada özet bir şekilde bahsedilecektir. Lütfen faaliyetlerinizden önce mümkün olan en iyi şekilde bölgenin tanınması, bir harita edinilmesi, su kaynaklarının yerinin haritada işaretlenmesi ve güvenli bir kamp yerinin seçilmesi gibi konular hakkında bilgilerinizden emin olunuz.

Seçebileceğiniz kamp yerlerini, doğaya verdikleri zararlar açısından şu şekilde inceleyebiliriz:

  • Kar - Eridiğinde bıraktığımız neredeyse bütün izleri sileceği için ideal bir kamp yeridir.


  • Düz kaya - Kaya kamp yerimizin bırakacağı izlerden en az etkilenen yerlerden biridir.


  • Kum ya da toprak - Bu kayadan sonraki en uygun alandır.


  • Orman içinde açık, bitkisiz alanlar - Bu tip yerler ilk 3 tercihe göre daha az tercih edilmelidir.


  • Orman çizgisinden yüksekteki çayırlık alanlar - Ağaç çizgisi üzerindeki çayırların çok kısa bir büyüme dönemleri vardır ve dağ ekosistemlerinin en hassas olanlarından biridir. Böyle bir alanda bir hafta bırakılmış bir çadır tüm sezon boyunca o noktada bitki oluşumunu durdurabilir. Böyle bir yerde kamp yapmak gerektiğinde çadırın yerini sık sık değiştirmek verilen zararı azaltacaktır.


  • Orman çizgisinden yüksekte, bitki barındıran alanlar - Dağ bitkileri çok yavaş büyür. Kısa bir kamp bile dağ bitkilerinin gelişimini senelerce etkileyecek bir zarar verebilir.


  • Su kenarları - Su kenarlarındaki bitkiler özellikle hassastır ve daha fazla insan doğaya çıktıkça su kirlenmesi de ciddi bir problem haline gelmiştir. Doğada kullanılan bir çok kamp yeri de ne yazık ki su kaynaklarının ve durağan suların yanındadır. İdeal olan, su kaynaklarının en az 50 metre uzağında kamp yapmaktır. Türkiye dağlarındaki su kaynakları genel olarak temiz olmakla beraber doğaya çıkan kişilerin sayısının artmasıyla kirlenme başlamıştır. 


Doğaya verebileceğimiz zararlar dışında kamp yerimizi seçerken başka dikkat edilecek konular da vardır: 

  • Çadır kurulan yerin eğimli olmaması ve zeminin taşlı olmaması gerekir. Eğer eğimli bir yere kamp kurulacaksa çadırda baş kısmı eğimin yüksek kısmında kalacak şekilde yatılmalıdır.


  • Kamp yeri çığ, sel, taş düşmesi, heyelan gibi potansiyel tehlikelerden uzak bir noktada olmalıdır. Bu konu oldukça önemli bir konudur. Bu konunun teorik olarak öğrenilmesinin yanında pratikte de bilginin desteklenmesi önemlidir. Ülkemizde ve yurt dışında özellikle çığ tehlikesi ve taş düşmesi gibi potansiyel tehlikelerle bir çok insan karşı karşıya kalmakta ve hayatlarını kaybetmektedirler. 


  • Seçilen kamp yeri, mümkünse rüzgardan en az etkilenecek bir noktada kurulmuş olmalıdır.


  • Kamp yeri su kaynaklarına makul bir mesafede olmalıdır. Su kaynaklarına çok yakın olmak doğaya zarar vereceği gibi 20 dakikadan uzak bir mesafedeki su kaynağı da gereksiz vakit kaybına neden olacaktır.


  • Kamp yeri, planladığımız aktivite planına uygun bir noktada olmalıdır. Önceki faktörler nedeniyle, rotanın başlangıcından uzak bir yere kamp kurmak aktivitenin tamamlanmasını tehlikeye sokabilir.